25 Mart 2013 Pazartesi

Ahhh o ilk kazalar!

Hep büyüklerimiz der ya " çocuk bu düşe kalka büyüyecek!", valla tecrübe ile sabit bir şey biliyorlar da konuşuyorlar :) Bebeklikten çocukluğa kadar her dönem ayrı bir macera. Bir yandan gelişen, öğrenen, sizinle daha çok iletişim kurmaya başlayan bebeğinizin durumu sizi mutlu ediyorken, bir yandan da farklı farklı endişeler başlıyor. Örneğin ilk doğduklarında, yenidoğan kontrollerinden geçip sağlıklı olduğunu öğrendikten sonra tek endişeniz sütüm yeterli olacak mı, bebeğim doydu mu, gazını çıkarabildim mi gibi endişelerle başlayıp, güldü mü, doğru tepkiler veriyor mu gibi zihinsel gelişim endişelerinden geçip, hareketler başladıktan sonra giderek şekil değiştiren "ev kazaları" endişeleriyle devam ediyor. Açıkçası benim şu ana kadar Beren de en zorlandığım dönem emekleme başladığı dönemdi. Çünkü ne yerde ne de gökte sabit durmadığı için sürekli tetikte bir dönemdi benim için. Herkes dedi ki "Bir de yürüyünce gör sen". Valla Beren yürümeye başladı ben rahat ettim. Artık dışarıda yere inebilecek konuma geldiği dönem birden rahata erdiğim dönem oldu benim için. Ama bu demek değil ki tehlikeler azaldı, aksine ( özellikle Beren gibi içi içine sığmaz, yerinde durmayan bir çocuğunuz varsa) karşılaşılan tehlike oranı da büyüdü tabi ki.

Bebeklerin ilk yürümeye başladıkları zaman çok eğlencelidir. Sarhoş gibi bir o yana bir bu yana savururlar kendilerini. Eller kollar havada. Hız kontrolü tamamen kaybedilmiş ama en önemlisi başarmanın verdiği mutlulukla hep gülen yüzlerdir yeni yürüyen bebeklerin yüzleri. Ta ki hızlarını alamayıp bir yerlere toslayana kadar. Her çocuk farklı, kimisi çok temkinli, kimisi deli fişek. Bizimki deli fişek grubunda olduğu için, benim reflekslerim çok gelişti sayesinde. Ama şu da bir gerçek kişiliğiniz ne olursa olsun, ister soğukkanlı ister panik atak bir yapınız olsun, bebeğinizin başına gelen ilk kaza her zaman elinizi kolunuzu bağlar. Beren ilk uçma deneyimini bir çok bebeğin aksine çok erken yaşadı. Daha 4,5 aylıkken sürünerek ilerleyebildiğini keşfedip, etrafında yastıklar olmasına rağmen 5 saniye içerisinde bizim yataktan düşerek yaşadı. Ben soğukkanlılar tarafında olmama rağmen Beren'in yatağımızın yanındaki park yatağın altına uçuşunu görmek ben de ne soğuk ne de kan bıraktı açıkçası. Hiç unutmuyorum evde yalnız olduğum bir Pazar günüydü. Beren de o kadar minikti ki elim kolum titreye titreye hastaneye götürdük hemen. Sağolsun hemşireler güzel dalga geçmişlerdi bizimle :) Aslında şimdi bakınca ( düşmeler konusunda bu kadar tecrübe kazandıktan sonra) kendilerine hak vermiyor da değilim. Eminim her anne için ilk düşmeler önemlidir! Unutulmaz! 

Beren'in bu tecrübeyi bu kadar erken yaşaması her ikimiz için de ( çok şükür herhangi bir zarar görmeden atlattığı için) iyi de oldu aslında. Sonra 8 aylık olduğunda Beren "sıralamaya" başladı. Yani bilmeyenler için bir yerlere tutunup yürümek anlamına gelen sıralama da en az yürümek kadar heyecan verici oluyor çocuklar için. Daha dengelerini tam sağlamayı öğrenmeden, etrafı keşfedecek emekleme dışında bir yol onlara. Ama işte çocukta biraz şuur olacak ki kendini kollayacak, yok anacım bizim ki nerde abuk subuk yerler oralarda. Sonra 13 aylıkken yürümeye başladığında da şuur konusunda henüz bir anlaşma sağlayamamıştık kendisinde. Sonrasında sırayla çarpmalar, düşmeler, dudak patlatmalar, şiş kafalar, morarmış uzuvlar ile düşmeyi de kendisini düşmelere karşı korumayı da öğrenmeye başladı. Bir bebek ve anne için "ev kazaları" denen küçük kazalar konusunda en zor dönem bebeğin yürümeye başladığı 2 aylık süreç diye düşünüyorum. 

Bu konuya geçen hafta Beren'in yakın arkadaşlarından Kuzey'in bizim evde kafasını koltuğa çarpmasından geldik aslında. Tabi sevgili arkadaşlarımız Ezgi ve Batu'nun Kuzey'in ilk ev kazasını yaşamalarına da şahit olduk. Çok şükür herhangi bir kalıcı hasar almadan atlattı mor gözle bu olayı da Kuzey. O gün Ezgi'nin yaşadığı panik bana bundan 15 ay önce yaşadığım paniği hatırlattı. Bu kadar düşme tecrübesine sahip bir ebeveyn olarak da izlenecek adımlar ve psikolojik sakinleştirme işi de bana düştü tabi :)
Bir dip not olarak benim en çok yaşadığım, doktorlardan sonrasında ne yapılması gerektiğini öğrendiğim düşme, çarpma ve dudak patlatma olayları ile ilgili bir kaç şeyi de burada paylaşayım, allah korusun da yaşayacak birileri olursa aklında olsun! Düşmelerin en önemlilerinden biri yüksek bir yerden düşme, eğer yüksek bir yerden düşüldüyse ve kafasını çarptığına eminseniz ben olsam çok beklemeden hastaneye götürmeyi tercih ederim. Eğer çocuk kendi boyunda yükseklikten yani koşarken veya yürürken düştüyse çok da panik yapmaya gerek olmuyor. ( Bu benim en çok yaşadığım travma durumu). İlk bakılması gereken çok miktarda kusma veya şuur kaybı olup olmadığı ve vurulan yere buz kompleksi yapmak. Hemen sonrasında ( hayvansal yağ olduğu için sanırım) şişen ve moraran bölgeye tereyağ sürmek de ödemin daha hızlı inmesini sağlıyor. Bu da tecrübe ile sabittir, bir arkadaşım söylemişti biz de çok işe yaradı :) Tüm bu önlemler alındıktan sonra biraz soğuk su ile çocuğun yüzünü yıkamak hem korkuyu hem de şoku atlatmasına yardımcı oluyor. Dudak, kaş patlamalarında dikiş atılmasını gerektirecek bir yarılma yoksa su ile yüzü yıkamak, kanayan bölgeye bir bezle tampon uygulamak ve biraz buz kompleksi ile darbe alan bölgeyi rahatlatmak bebeğinizin de sizin de rahatlamanız için iyi olacaktır. Tabi ki de benim burada yazdıklarım kendi tecrübelerimden edindiğim sonuçlarla sabittir. Her darbenin etkisi farklıdır, bunun seviyesini de zamanla daha rahat anlamak mümkün. 
Bir dudak patlama hikayesi..

Dediğim gibi ilk kazalar zordur, sonrakiler daha rahat geçer...Dedikleri gibi "çocuk bu, düşe kalka büyüyecek!" Tüm sevdiklerimize kazasız, belasız, sağlık dolu bir ömür dilerim!

5 yorum:

  1. İrem'ciğim gerçekten insan çocuğuna bir zarar gelmesine dayanamıyormuş. Bunu daha iyi anladım o gece. En kötü günümüz böyle olsun derim. İyi ki yanımızda sen ve Burak varmış ki sakince durumu idare edebildik. Yoksa biraz zor olurdu bizim için (özellikle de benim için) sakinleşmek. soğukkanlılığına bir kere hayran olduğumu belirtmeliyim. Ve çok teşekkür ederim her şey için.
    Tanrı tüm çocukları korusun.

    YanıtlaSil
  2. Canım benim ne demek Kuzey de benim bir oğlum! Yaşadığınız telaşı asla küçümsemiyorum, insan en küçük şeyde bile ne kadar endişe ediyor bir şey olacak mı diye :)) sadece sakin olmak lazım ki onlara geçmesin enerjimiz! Böyle böyle büyüyecekler inşallah, geri dönüşü olmayacak bir şey olmasın!!

    YanıtlaSil
  3. Kızlar Efe'yi görmeniz lazım şu an. Dudağı şiş, çenesi şiş, sağ gözü gözükmüyor şişlikten. Ayrı arı düşüşler yaşadı son iki günde. Bir de bunlar erkek, yaramazlıklarının sonu gelmeyecek sanırım :) Kendimizi alıştırmamız gerek malesef. Yeter ki kalıcı hasarları olmasın, geçmiş olsun kuzucuklarımıza.

    YanıtlaSil
  4. Ahhh kıyamam çok geçmiş olsun Sedoş! Hayırdır nerelerden düştü Efetoş? Valla allah korusun hepsini..

    YanıtlaSil
  5. Sitenin parkındaki kaydırağa tırmanırken ve bizim evin merdivenlerinden inerken (ben elinden tutuyordum üstelik), merdivenleri tırmanıyor artık komando gibi, tutamıyorum :)

    YanıtlaSil